Anadolu, iklimi, jeopolitik konumu tarım, hayvancılık ve ticarete elverişli oluşu, gôç yolları üzerinde bulunması nedeniyle ilkçağda ônemli bir konuma sahiptir .Çeşitli uygarlıkların kurulduğu bir bölgedir.
Hititler:
Hititler: (M.Ö: 2000-VIII.yyl.) M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak kıvrımı içinde çevresinde Kapadokya'da yerleşmişlerdir. Başkentleri Hattuşaş'tır(Boğazkôy). Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular. İlk zamanlarda fethedilen Ülkelerin yônetimi prenslere verilmekteydi. Sonraları ise krallığa geçildi. Devletin başında, büyük kral unvanlı bir hükümdar bulunurdu. Kral aynı zamanda baş rahip, başkomutan ve baş yargıçtı. Ancak kralın yanında, asillerden oluşan bir danışma meclisi Pankuş meclisi ve Tavananna adlı kraliçe de devlet yönetiminde söz sahibi olurdu
Tanrı sayısının çokluğundan dolayı ülkelerine Bin Tanrı ili de denilir. Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Ana kraliçe (Tavananna)'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir.
Ordu ise piyadelerden ve savaş arabalarından oluşuyordu.
Aynı zamanda tımar sistemine benzer bir ordu meydana getirilmişti.
Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarından etkilemişlerdir (Çivi ve hiyeroglif yazısını kullanmaları buna kanıttır).
Hititler Ege göçleri ve Friglerin saldırılarıyla yıkılmışlardır
Dinleri :
çok tanrılı olup, temizlik tapınmanın tek şartı sayılmıştır . Kendilerine özgü iki tür yazı kullanmışlardır. Çivi yazısı ve hiyeroglif yazısı (resim yazısı).,
Hukuk: Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti. Hitit hukuku Mezopotamya hukukuna nazaran daha adil ve insancıl idi. Ölüm cezası ancak devlete ve hükümdara karşı işlenen suçlara verilirdi. Bunun dışındaki suçlar para cezası (fidye esası) ile cezalandırılırdı, Hititlerde aile ve ceza hukuku gelişmiştir. Ailede babanın üstünlüğü esastır.
Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devleti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdırırlardı. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel örnekleridir. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
Hititlerle Mısır arasındaki savaş (M.O. 1280'de Kadeş antlaşması ile sonuçlanmıştır .Önemi tarihteki ilk yazılı anlaşma olmasıdır. İvriz Yazılı kaya kabartmaları Hititlerden kalma savaş figürleridir.
Frigler:
M .Ö 1200 yılında Boğazlar üzerinden Anadolu’ya girdiler. Hitit hakimiyetine son vererek Sakarya vadisine yerleştiler. Başkentleri Polatlı yakınlarında Gordion'dur. Krallarına Midas adı verilir. M.Ö VIII. yüzyılda Çukurova'ya kadar uzanan bölgeleri hakimiyetleri altına aldılar. Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya giren Kimmerler tarafından yıkıldılar (M.Ö 676).
Frigler tarımla ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluktu. Frig kralları tarımın gelişmesine çalıştılar. Tarımı koruyucu kanunlar çıkardılar. Tarımı korumak için sert cezalar uygulamışlardır. Bir saban kırmanın cezası ölümdü.
En önemli tanrıçaları Kibele adı verilen tabiat tanrıçasıdır. Tanrıların ilkbaharda doğup sonbaharda öldüğüne inanılması doğa-din ilişkisine bir örnek olarak gösterilebilir.
Friglerden kalma kaya mezarları kabartmalarla süslenmiştir Bu kabartmalar, Frig heykeltıraşlığının en güzel örnekleridir. Kuyumculuk, kaya mimarisi ve kaya işIemeciliği, tahta işçiliği, halı ve kilim dokumacılığında oldukça gelişmişlerdi
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar:
Gediz ve Menderes ırmakları arasında yaşadılar. Frig hakimiyetinin sona ermesi ile bölgeye hakim oldular. Başkentleri Sard'dır. Krallarına Giges adı verilir. Efes'ten başlayıp , Mezopotamya'da Asurluların başkenti Ninova'ya kadar uzanan Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yol doğu-balı ticaretini geliştirdi. Bunun sonucunda da ticareti kolaylaştırmak amacı ile ilk kez altın para kullanıldı(M.O. 700). Böylece değiş –tokuş (trampa) usulüne son vermişler ve ticari ilişkilerde kolaylık sağlamışlardır. Lidyalılar ulusal bir ordu kurmak yerine ücretli askerlerden oluşan bir ordu kurmuşlardır. Bu durum uzun süre varlıklarını sürdürmelerini engellemiştir. M.Ö. 547'de Persler tarafından yıkıldılar.
Fenike alfabesini kullanmışlardır.
Lidyalılar dini inançlar ve sanat alanında Anadolu ve Yunan kültürünün etkisi altında kaldılar.
Urartular: (M.Ö: IX-VI.yy.)
Doğu Anadolu'da Van gölü ve çevresinde yaşayan Urartuların başkentleri Tuşpa (Van) dır. Anadolu'da ilk defa federal bir devlet kurmuşlardır. Savaş tanrısı Haldi'ye inanılması askerliğin önemli olduğunu gösterir. Tarım ve hayvancılık yanında maden işlemeciliği. kaya oymacılığı ile de uğraştılar. Özellikle maden işçiliği ve mimari de ilerlemişlerdir. Kayalara oyulmuş muhteşem kaleler, saraylar, tapınaklar, karayolları ve su tesisleri bu uygarlıktan günümüze kalmış kalıntılardır. (Van kalesi, çavuş tepe, Altın tepe Urartulardan kalma eserlerdir.)
Çivi yazısını kullanmışlardır.
Asur ve Kimmer saldırıları Urartuların gücünü azalttı. M.Ö VI. yüzyılda İskit ve Med saldırıları sonucu Urartu hakimiyeti sona erdi.
İyonlar:
Yunanistan'a gelen Dorların önünden kaçarak Anadolu'ya geçen Akalar tarafından kuruldular. M.Ö 1200 yılında Akalar, adalar üzerinden Batı Anadolu'ya göç ettiler. Büyük Menderes ile Küçük Menderes nehirleri arasında kalan kıyı bölgelerine yerleştiler. Bu bölgeye İyonya, burada yaşayanlara iyonlar adı verilir. İyonlar, polis adı verilen şehir devletleri kurdular. M.Ö. XII. yüzyıldan itibaren Efes, Milet, Foça gibi şehirleri kurdular. Siyasal yapılanmaları şehir devleti şeklindedir, hiç bir zaman merkeziyetçi olmamışlardır. Deniz ticareti ve kolonicilik alanında ileriydiler. Akdeniz, Marmara, Ege ve Karadeniz'de birçok koloniler kurmuşlardır.
Anadolu'da kurulan ilkçağ uygarlıkları içinde en gelişmiş ve ileri düzeydedirler. Çünkü;
1- İonlar, Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasındadırlar ve doğu batı arasında köprü vazifesi görürlerdi.
2- Diğer Anadolu uygarlıklarından etkilenmişlerdir.
3- Tarım ve ticaretle gelişmiş olduklarından bilim ve kültüre ônem vermişlerdir.
4- Şehir devletleri şeklinde yônetilmiş oldukları için serbest düşünce gelişmiştir.
İyon şehir devletlerinin başında krallar bulunuyordu. Asiller zamanla güçlenerek kralları tahttan indirdiler. Halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar.
Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. İonlar, sanat alanında da önemli gelişmeler gösterdiler. İon Nizamı denilen mimari üslubun yaratıcısıdırlar (Artemis tapınağı iyonyalılar'a aittir). İon tarzında mimarı eserler yarattılar. Tapınaklar, açık hava tiyatroları bu alanda ki en güzel yapıtlardır.
Ticaretin gelişmesi sonucu birçok kültür ile temas kurdular. Ekonominin gelişmesi ve demokrasinin varlığı; fikir hayatı, sanat ve bilim alanında önemli gelişmelere neden oldu. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe , matematik ve astronomi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya'da Ksenefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe'de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İonyalıların en tanınmış bilginleridir..
Tiranlık yönetimi de ilk defa İon şehirlerinde görülür.
İoynlar, Fenike Alfabesi'nden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İon şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir.
Tanrılarının insan biçiminde heykellerini yapmışlardır.İon Tanrıları da insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı. İnançlarına göre Tanrılar arasındaki her türlü ilişki ve iletişim aynen insanlar arasında olurdu. Tanrılar İnsanlara kızdıkları zaman onları cezalandırırdı.
Bir insanın Tanrılaşabilmesi için kusursuzluğa, mükemmelliğe ulaşması gerekirdi. Bu nedenle sportif yarışmalar büyük önem kazanmıştır, insanların Tanrılaşması için bir araç olarak görülmüştür.
M.Ö. 650-546 yıllarında önce Pers istilasına, daha sonra İskender ve Roma istilasına uğramışlardır.